BIST9.380,41 %0.33
USD39.376%0,07
EURO45,5951 %0.14
ALTIN4.299,16 %0.34

Gökkuşakları

Adil Tarık Özkurt

Abone OlGoogle News
24 Aralık 2024 00:00

Merhaba değerli okurlar,

Yıl Milattan Önce 4.yüzyıl.

Eski Yunan filozofu Aristoteles, dönemin varlıklı ailelerinden birinin üyesidir. Felsefe tarihinin önemli bir düşünürüdür.

Bir rivayete göre günlerden bir gün dışarda gezip, geçim sıkıntısı çeken insanlara kendi ütopyasını anlatırken birden yağmur yağmaya başlamış.

Halk zaten aç, sefil biz seni zaten anlamıyoruz bir de yağmur yağıyor bizi bırak da evlerimize gidelim ıslanmayalım diyor. Aristo’nun morali bozuluyor ve yağmurda her zamanki gibi düşünceli bir şekilde yürürken bir anda yağmur azalmaya başlıyor, bulutlar dağılıyor ve gökyüzünde beliren renkli bir şey dikkatini çekiyor.

Masmavi gökyüzünün ortasında rengarenk bir renk cümbüşü görüyor. “Gökkuşağı”.

İşte o anda madem boştayım kendime düşünecek yeni bir şey buldum diyor ve gökkuşağı üzerine derin felsefik açıklamalar yapıyor.

Gökkuşağının güneş ışığı ve su damlacıkları ile ilgili olduğunu ortaya atıyor ama kırılma, yansıma gibi bilimsel olayları tam açıklayamıyor.

Zaten çoğu filozof hayat endişesi gütmediği için filozof olmuştur benim kanımca. Çünkü geçim sıkıntıları yok, ay sonu nasıl gelecek sıkıntıları yok kısacası düşünecek bir şeyleri yok o yüzden de kendilerini felsefeye adamışlardır.

Günlük deyimle “Bir eli yağda, bir eli balda.” Böyle olunca da boşluktan doğayı anlamaya çalışmışlardır.

Tabi ki bunlar şaka… Felsefe de önemli bir bilim dalıdır ve diğer tüm bilim dalları gibi o da çok fazla önem taşımaktadır. Ki çoğu dönem bilim insanları eski felsefecilerden etkilenmiştir.

Kendisinden sonra bilimsel olarak bu olayı açıklayan ilk bilim insanı ise Orta Çağ İslam Dünyası’nın önemli bilim insanı İbn-i Heysem’dir.

Gelelim “Gökkuşağına”.

Gökkuşakları, temel anlatımla, güneş ışığının yağmur damlacıkları içerisinden geçerek kırılması ve yansıması sonucunda oluşan bir meteorolojik olaydır.

Daha önceden bahsettiğimiz gibi güneş ışınları beyaz ışık olarak bilinse de içerisinde birçok rengi barındıran bir ışındır.

Bu olayı tanımlayan Newton’un Prizma deneyi vardır. Bir cam prizmanın içerisine beyaz ışık gönderilir ve çıkışında sırasıyla, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor renkleri açığa çıkar.

İşte gökkuşakları oluşurken de güneşten gelen beyaz ışınlar havada bulunan su damlacıklarının içerisinde kırılmaya uğrar ve bu farklı renkleri açığa çıkartarak bizlere görsel bir şölen olan gökkuşaklarını gösterir.

Bir su damlacığının içerisinde ışık ne kadar az kırılmaya uğrar yani o damlanın içerisinden ne kadar çabuk çıkarsa gökkuşağı o kadar belirgin olur.

Sizlerin de dikkatini çekmiştir. Bazı gökkuşakları çok belirgin olurken bazıları çok silik olurlar. Bunun sebebi su damlacıklarının içerisinde ki kırılma sayısına bağlıdır.

Ne kadar az kırılma o kadar belirgin gökkuşağı demektir…

İrlanda mitolojisinde “Gökkuşağının bittiği yerde hazine vardır” düşüncesi hakimdir.

Ülke olarak zor ekonomik bir dönemden geçerken gökkuşağı görünce bittiği yeri kontrol etmekte fayda var.

Belli mi olur belki bir çömlek altın buluruz…

Sağlıklı, mutlu ve huzurlu haftalar dilerim.

"Aristoteles'i severim, ama gerçeği daha çok severim." Galileo Galilei

Yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.600 karakter kaldı
×

Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir.
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde mavikocaeli.com.tr’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Yazılanlardan mavikocaeli.com.tr sorumlu tutulamaz.

0 Yorumlar

    Adil Tarık Özkurt

    mavikocaeli.com.tr köşe yazarı

    Tüm Yazıları