Marmara Denizi'nde bir süredir görülen deniz salyası, Erdek Körfezi'nde de etkisini göstermeye başladı. Bazı uzmanlar, sahilleri kaplayan deniz salyası (müsilaj) nedeninin, deniz suyu sıcaklığının artması, endüstri ve evsel atıklardan kaynaklı olduğu görüşünde bulundu.
İLK OLARAK 1729 YILINDA ADRİYATİK DENİZİNDE GÖRÜLDÜ
Uzmanlar konuyla ilgili şu bilgilere yer verdi:
* Deniz-müsilaj karı dünya genelinde birçok denizde görülmesine rağmen en fazla Akdeniz'in bir parçası olan sığ su kütlesine sahip olan Adriyatik Denizinin kuzey bölümü deniz müsilajının artışından en ciddi şekilde etkilenen alan olarak dikkat çekmektedir.
* Zaten dünyada ilk müsilaj oluşumu da 1729 yılında Adriyatik Denizinde kaydedilmiştir. Ortak görüşe göre, çevre kirliliği müsilaj varlığının ana nedenidir, oysa son araştırmalar doğal faktörler ve hidrolojik koşulların deniz kirliliğinden daha önemli göründüğünü göstermektedir.
* Deniz karı (koloidal özelliklere sahip, boyutu birkaç milimetreden birkaç metreye kadar değişen şekilsiz agregatlar olarak tanımlamak mümkündür) dünyanın tüm okyanuslarında mevcuttur.
MÜSİLAJ DENİZ KARININ İLERİ AŞAMASIDIR
Deniz müsilajının, deniz karının ileri bir aşaması olduğunu söyleyen uzmanların görüşü şöyle;
* Müsilaj devasa boyutlara ulaşabilen ve yüzlerce kilometre kıyı şeridindeki alanları kaplayabilen, jelatinimsi özellik gösteren deniz karının ileri aşamasıdır. Yüzey suyunun sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak su kolonu stabilitesinin artması, daha yüksek miktarda müsilajın ortaya çıkmasına böylece ekstrem bir habitatı temsil eden büyük deniz agregatlarına dönüşmesine yol açar.
* Bu dönemde özellikle diyatome artışları dikkat çekicidir. Müsilajın varlığı, üretilen kötü koku ve müsilajın yüzen yada su sporları yapan kişilerin derisine yapışması nedeniyle deniz suyunun kullanımını elverişsiz hale getirir.
* Müsilaj deniz yüzeyinde veya su kolonunda uzun bir süre (2-3 ay kadar) kalabilir. İleri safhalarda deniz dibine yerleştikten sonra bu büyük agregatlar sedimanı kaplayarak belirli durumlarda kilometrelerce uzar ve hipoksik ve/veya anoksik koşullar oluştururlar.
* Ülkemizde ilk kez Marmara Denizi’nde 2006–2007 yılında kaydedilmiştir. Takip eden yıllarda ise zaman zaman bir kaç gün, zaman zaman da bir kaç ay yüzeyde ve su kolonunda kalarak özellikle ticari balıkçılığı etkileyecek boyutlarda artış göstermiştir.
* Şu anda Trakya sahillerinden İzmit Körfezi’ne kadar geniş bir alanda yayılım göstermeye devam etmektedir
İLK OLARAK 1729 YILINDA ADRİYATİK DENİZİNDE GÖRÜLDÜ
Uzmanlar konuyla ilgili şu bilgilere yer verdi:
* Deniz-müsilaj karı dünya genelinde birçok denizde görülmesine rağmen en fazla Akdeniz'in bir parçası olan sığ su kütlesine sahip olan Adriyatik Denizinin kuzey bölümü deniz müsilajının artışından en ciddi şekilde etkilenen alan olarak dikkat çekmektedir.
* Zaten dünyada ilk müsilaj oluşumu da 1729 yılında Adriyatik Denizinde kaydedilmiştir. Ortak görüşe göre, çevre kirliliği müsilaj varlığının ana nedenidir, oysa son araştırmalar doğal faktörler ve hidrolojik koşulların deniz kirliliğinden daha önemli göründüğünü göstermektedir.
* Deniz karı (koloidal özelliklere sahip, boyutu birkaç milimetreden birkaç metreye kadar değişen şekilsiz agregatlar olarak tanımlamak mümkündür) dünyanın tüm okyanuslarında mevcuttur.
MÜSİLAJ DENİZ KARININ İLERİ AŞAMASIDIR
Deniz müsilajının, deniz karının ileri bir aşaması olduğunu söyleyen uzmanların görüşü şöyle;
* Müsilaj devasa boyutlara ulaşabilen ve yüzlerce kilometre kıyı şeridindeki alanları kaplayabilen, jelatinimsi özellik gösteren deniz karının ileri aşamasıdır. Yüzey suyunun sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak su kolonu stabilitesinin artması, daha yüksek miktarda müsilajın ortaya çıkmasına böylece ekstrem bir habitatı temsil eden büyük deniz agregatlarına dönüşmesine yol açar.
* Bu dönemde özellikle diyatome artışları dikkat çekicidir. Müsilajın varlığı, üretilen kötü koku ve müsilajın yüzen yada su sporları yapan kişilerin derisine yapışması nedeniyle deniz suyunun kullanımını elverişsiz hale getirir.
* Müsilaj deniz yüzeyinde veya su kolonunda uzun bir süre (2-3 ay kadar) kalabilir. İleri safhalarda deniz dibine yerleştikten sonra bu büyük agregatlar sedimanı kaplayarak belirli durumlarda kilometrelerce uzar ve hipoksik ve/veya anoksik koşullar oluştururlar.
* Ülkemizde ilk kez Marmara Denizi’nde 2006–2007 yılında kaydedilmiştir. Takip eden yıllarda ise zaman zaman bir kaç gün, zaman zaman da bir kaç ay yüzeyde ve su kolonunda kalarak özellikle ticari balıkçılığı etkileyecek boyutlarda artış göstermiştir.
* Şu anda Trakya sahillerinden İzmit Körfezi’ne kadar geniş bir alanda yayılım göstermeye devam etmektedir