Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yıllardır büyük mücadele veriyor, bu konuda çok da yazı yazıldı, görüş paylaşıldı.
EYT, sorunu tek başına ‘erken emeklilik’, ‘bütçe’ falan değil, EYT, öncelikli olarak bir hak gaspının giderilmesi, Devlet’de devamlılığın esas olduğunun mücadelesidir.
Bence de, 42-45 yaşlar emeklilik için çok erken yaşlar, 50-52 de erken..
Bir hekimin, bir öğretmenin aslında en verimli yaşları 40 sonrasıdır, bu yaşlarda doçent, profesör olanları, ‘genç yaşta unvan almış’ diye tanımlarız.
Ancak, EYT’lilerin durumu farklı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2000 yılı öncesinde işe henüz başlamış bir vatandaşına, “5 bin iş günü, 25 yıl çalışma süresini doldurursan, seni emekli edeceğim” demiş.
Bir söz vermiş.
Bu sözü veren bu vaatte bulunan kim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iktidar, siyasi parti değil, Devlet söz vermiş.
Devlet verdiği sözü tutar, o söz ‘yanlış’ bile olsa Devlet sözünü tutar, Devlette devamlılığın esas olması da tam olarak budur.
İktidar partisi, özellikle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu hak gaspına, EYT’lilerin sorununa, ekonomik gerekçelerle hiç kulak asmadı, hep red etti.
Bir adım öteye giderek, EYT mücadelesi verenleri suçlayarak, “derdiniz çift maaş, çift dikiş” bile dedi.
Ancak, gelinen nokta da, artık iktidar partisi de bu durumun bir sorun olduğunu kabul etmekte ve gündemine almış durumda.
Çözümün nasıl olacağı, ne olacağı, mağduriyetleri ortadan kaldırıp-kaldırmayacağı tam olarak bilinmiyor olsa da, iktidarın bunu gündemine alması, EYT sorunun masa da olması güzel bir gelişme.
Ve artık buradan dönüş olmaz, milyonlarca insan beklenti içine girdi, hesaplamalar yıl sonuna kadar çıkacak yeni yasal düzenleme üzerine yapılmakta.
Bu saatten sonra farklı bir senaryo, iki kat mağduriyet ve iki kat sorun yaratır.