Başkan Kaya açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısı ile gücünü üç kız kardeşin bir diktatöre karşı verdiği onurlu mücadeleden alıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak, bir yandan örgütlü gücümüzü arttırırken, diğer yandan dünyadaki ve Türkiye’deki kadın hareketine ses katıyor, mücadeleyi birlikte büyütüyoruz. Ülkemiz demokrasiden uzaklaştıkça, kadına yönelik şiddet hız kesmeden devam ediyor. Kadınlar sırf kadın oldukları için öldürülüyor, şiddete uğruyor. 11 gün önce Başak Cengiz’i samuray kılıcıyla katleden katil Can Göktuğ Boz; "Birini öldürmeyi planladım, kadın direnemez diye onu öldürdüm" demişti. Bizler, en temel hakkımız olan yaşam hakkımıza sahip çıkmak için direniyoruz. Kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı, tek adamın kararıyla çıkılmasını asla kabul etmiyoruz! İlk seçimlerde kadın düşmanı zihniyeti sandığa gömeceğiz. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun söz verdiği gibi ilk bir hafta içinde İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyacağız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, geçen yıl sözleşmenin bir maddesini hayata geçirdik ve Genel Merkezimizde “Alo Şiddet” hattı kurduk. Yaşam en temel haktır.” diyerek projemize “YaşamHak” adını verdik. 444 82 85 numaralı hattımızı arayan tüm şiddet mağduru kadın ve çocuklara, 7/24 ücretsiz destek hizmetleri verdik ve vermeye devam ediyoruz. Projemiz kanalıyla şunu daha net görüyoruz: İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararından sonra iletilen şiddet vakalarında artış var. Eğer İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı ve uygulansaydı; şiddet uygulayan birçok fail caydırıcı cezalar alacaktı. İmza tarihinden bu yana öldürülen binlerce kadın bugün hayatta olacaktı, katiller “yatarım üç beş ay, çıkarım” rahatlığıyla hareket etmeyecekti. Çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunanlar, delil yetersizliği gerekçesi ile tahliye edilmeyecekti. Süreli nafaka ve aile hukukunda arabuluculuk gibi konular tartışmaya bile açılmayacaktı. Sözleşme her gün aşındırılmaya çalışılan haklarımıza koruyucu kalkan olacaktı. Bu süreçte, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan birçok erkek, kız kardeşlerimizi hayattan kopardı. Nermin U. dört yıl önce boşandığı Mahir A.’ye yönelik “beni öldürecek" diyerek koruma kararı istediği karakoldan dönerken, sokakta aynı erkek tarafından öldürüldü. Sivas’ta yaşayan 8 çocuk annesi 60 yaşındaki Mevlüde Parlak, yemek yapmadığı bahanesiyle evli olduğu Rahmi Parlak tarafından öldürüldü.İstanbul’da yaşayan 32 yaşında 2 çocuk annesi Ulviye Avağ, ikinci eş olma teklifini reddettiği bahanesiyle Mehmet Demir tarafından öldürüldü. 56 yaşındaki Behiye Çakır boşanma aşamasında olduğu Ali Çakır tarafından “500 TL nafaka istediği” bahanesiyle öldürüldü. TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz'ı 15 bıçak darbesiyle katleden Orhan Munis’e “aşırı sevgi”den öldürdüğü gerekçesiyle “tutku indirimi” uygulandı. Katiller, cinayeti işlemeden önce nasıl ceza indirimi alacaklarına ilişkin internet araması yaptılar. Yargılanırken bahanelerin arkasına sığındılar. Önceki yargı kararlarından cesaret aldılar! Bu ölümlerin ve şiddetin sebebi uygulanan politikalar değilmiş gibi, AKP Sözcüsü Ömer Çelik çıkmış "Toplumsal olarak kadın cinayetlerine karşı seferber olmamızın vakti gelmiştir ve dahi geçmektedir” diyor. Günaydın! Sanki 19 yıldır iktidarda olan onlar değil. AKP iktidarında kadına yönelik ekonomik şiddet de arttı; çalışabilir nüfustaki her 3 kadından ikisi işsiz. Her iki kadından biri kayıt dışı çalışıyor. Kadınlar eşit işe eşit ücret almıyor. Bizlere, ne giyeceğimizden, kaç çocuk doğuracağımıza kadar dayatılan bir hayat reva görüldü. Bizler, AKP’nin kadın cinayetlerini “fıtrat” ve “kader” söylemine mahkum ettiğinizi unutmuyoruz.
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısı ile gücünü üç kız kardeşin bir diktatöre karşı verdiği onurlu mücadeleden alıyor. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak, bir yandan örgütlü gücümüzü arttırırken, diğer yandan dünyadaki ve Türkiye’deki kadın hareketine ses katıyor, mücadeleyi birlikte büyütüyoruz. Ülkemiz demokrasiden uzaklaştıkça, kadına yönelik şiddet hız kesmeden devam ediyor. Kadınlar sırf kadın oldukları için öldürülüyor, şiddete uğruyor. 11 gün önce Başak Cengiz’i samuray kılıcıyla katleden katil Can Göktuğ Boz; "Birini öldürmeyi planladım, kadın direnemez diye onu öldürdüm" demişti. Bizler, en temel hakkımız olan yaşam hakkımıza sahip çıkmak için direniyoruz. Kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı, tek adamın kararıyla çıkılmasını asla kabul etmiyoruz! İlk seçimlerde kadın düşmanı zihniyeti sandığa gömeceğiz. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun söz verdiği gibi ilk bir hafta içinde İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyacağız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, geçen yıl sözleşmenin bir maddesini hayata geçirdik ve Genel Merkezimizde “Alo Şiddet” hattı kurduk. Yaşam en temel haktır.” diyerek projemize “YaşamHak” adını verdik. 444 82 85 numaralı hattımızı arayan tüm şiddet mağduru kadın ve çocuklara, 7/24 ücretsiz destek hizmetleri verdik ve vermeye devam ediyoruz. Projemiz kanalıyla şunu daha net görüyoruz: İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararından sonra iletilen şiddet vakalarında artış var. Eğer İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı ve uygulansaydı; şiddet uygulayan birçok fail caydırıcı cezalar alacaktı. İmza tarihinden bu yana öldürülen binlerce kadın bugün hayatta olacaktı, katiller “yatarım üç beş ay, çıkarım” rahatlığıyla hareket etmeyecekti. Çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunanlar, delil yetersizliği gerekçesi ile tahliye edilmeyecekti. Süreli nafaka ve aile hukukunda arabuluculuk gibi konular tartışmaya bile açılmayacaktı. Sözleşme her gün aşındırılmaya çalışılan haklarımıza koruyucu kalkan olacaktı. Bu süreçte, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan birçok erkek, kız kardeşlerimizi hayattan kopardı. Nermin U. dört yıl önce boşandığı Mahir A.’ye yönelik “beni öldürecek" diyerek koruma kararı istediği karakoldan dönerken, sokakta aynı erkek tarafından öldürüldü. Sivas’ta yaşayan 8 çocuk annesi 60 yaşındaki Mevlüde Parlak, yemek yapmadığı bahanesiyle evli olduğu Rahmi Parlak tarafından öldürüldü.İstanbul’da yaşayan 32 yaşında 2 çocuk annesi Ulviye Avağ, ikinci eş olma teklifini reddettiği bahanesiyle Mehmet Demir tarafından öldürüldü. 56 yaşındaki Behiye Çakır boşanma aşamasında olduğu Ali Çakır tarafından “500 TL nafaka istediği” bahanesiyle öldürüldü. TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz'ı 15 bıçak darbesiyle katleden Orhan Munis’e “aşırı sevgi”den öldürdüğü gerekçesiyle “tutku indirimi” uygulandı. Katiller, cinayeti işlemeden önce nasıl ceza indirimi alacaklarına ilişkin internet araması yaptılar. Yargılanırken bahanelerin arkasına sığındılar. Önceki yargı kararlarından cesaret aldılar! Bu ölümlerin ve şiddetin sebebi uygulanan politikalar değilmiş gibi, AKP Sözcüsü Ömer Çelik çıkmış "Toplumsal olarak kadın cinayetlerine karşı seferber olmamızın vakti gelmiştir ve dahi geçmektedir” diyor. Günaydın! Sanki 19 yıldır iktidarda olan onlar değil. AKP iktidarında kadına yönelik ekonomik şiddet de arttı; çalışabilir nüfustaki her 3 kadından ikisi işsiz. Her iki kadından biri kayıt dışı çalışıyor. Kadınlar eşit işe eşit ücret almıyor. Bizlere, ne giyeceğimizden, kaç çocuk doğuracağımıza kadar dayatılan bir hayat reva görüldü. Bizler, AKP’nin kadın cinayetlerini “fıtrat” ve “kader” söylemine mahkum ettiğinizi unutmuyoruz.