Devlet kurumları arasında uyum ve koordinasyonun birbirinden bu kadar koptuğu bir dönem daha olmamıştır sanırım. Malum İstanbul’u vuran kar yağışı sonrası kapanan yollar, mahsur kalan binlerce araç, yüzlerce insanımız, mağdur olan İstanbul ve Kocaeli güzergahı. Türkiye ne yazık ki bir doğal afeti daha başarısızlıkla geçirdi. Bunda da en önemli neden kurumlar arasındaki kopukluk ve anlamsız “Ben” kavgası…
Malum Merkezi Hükümet ile Yerel yönetim arasında 2019 seçimlerinden beri yaşanan anlaşmazlığın, rekabetin kaybedeni insanlar oluyor. Aslında rekabet ortamı başka alanlarda başarıyı beraberinde getiriyor. En iyisi olmak için rekabet edenler arasındaki bu yarış kaliteyi yukarılara taşır. Ancak ne yazık ki konu siyaset olunca kurumlar, farklı görüşler arasındaki rekabet kaliteyi artırmak yerine çile günlerine götürdü bizi.
İstanbul’a yağan bu kar ilk değildi, son da olmayacak. Geçmişte daha büyük kar yağışlarına da şahit olduk. Ancak ilk defa bu kadar çaresiz kaldığımıza şahit olduk. Tar,ihte ilk defa İstanbul ile Ankara arasında ulaşımı sağlayan D-100, TEM Otoyolu, KMO gibi yolların kar nedeniyle kapandığına şahit olduk. Sanki geçtiğimiz yıl koronadan yaşadığımız seyahat yasağı varmış gibi İstanbul’a giriş de çıkış da yasak. Şehirlerarası otobüsler yolcularını Gebze’de bırakıyor, Tırlar bekletiliyor. Tüm bunarlın nedeniyse bir doğa olayı olarak lanse ediliyor.
Hayır efendim tüm bunların nedeni Merkezi Hükümet’e bağlı başta Kara Yolları Genel Müdürlüğü ve diğer kuruluşlar olmak üzere CHP yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki uyumsuzluk, koordinasyonsuzluk, çatışma…İki tarafından da trolleri sosyal medyada birbirine suçluyor. AK Partililere göre Ekrem İmamoğlu ve İBB sınıfta kaldı, CHP ve İmamoğlu taraftarlarına göre ise Merkezi Hükümet suçlu. İki tarafta kusura bakmasın ama, objektif olmak gerekirse bütün kurumlar başarısız oldu. Hem İBB hem de devlet Kurumları arasında ki uyumsuzluk ve kavga vatandaşa çile olarak yansıdı. Hadi diğer yatırım ve çalışmalarda gaye siyasi rant elde etmek, böylesine bir doğa olayında her kurumun birlikte hareket edip, taşın altına elini koyması gerekmez miydi? Bütün kurumlar güçlerini ve imkanlarını ortak bir şekilde seferber etmesi gerekirdi değil mi? Ama İstanbul’da hizmet yarışı yerine biz siyasi bir rant kavgası görüyoruz. Bu kavga iki tarafta çok şey kaybettirecek.
28 Şubat döneminde merhum Demirel devlette yaşana sıkıntıyı, “Devletin kurumları birbiriyle çekişme içerisinde. Millet bugün ne olacak, yarın ne olacak diye merak ediyor?” şeklinde bir beyanatı vardı. Bugün de tam olarak bu durumdayız ve bu sefer yaşananların hiçbir mantıklı açıklaması yok. Ne yazık ki sel oluyor çaresiz kalıyoruz, yangın oluyor çaresiz kalıyoruz, kar yağıyor yine çaresiz kalıyoruz. Üstelik bütün bu olaylarda bizler birlik içinde olmak yerine kamplaşıyoruz ve her taraf birbirini suçluyor. Gerçekten bu kavga artık yeter. Lütfen Kocaeli’de verilen kar mücadelesini örnek akın.
Malum Merkezi Hükümet ile Yerel yönetim arasında 2019 seçimlerinden beri yaşanan anlaşmazlığın, rekabetin kaybedeni insanlar oluyor. Aslında rekabet ortamı başka alanlarda başarıyı beraberinde getiriyor. En iyisi olmak için rekabet edenler arasındaki bu yarış kaliteyi yukarılara taşır. Ancak ne yazık ki konu siyaset olunca kurumlar, farklı görüşler arasındaki rekabet kaliteyi artırmak yerine çile günlerine götürdü bizi.
İstanbul’a yağan bu kar ilk değildi, son da olmayacak. Geçmişte daha büyük kar yağışlarına da şahit olduk. Ancak ilk defa bu kadar çaresiz kaldığımıza şahit olduk. Tar,ihte ilk defa İstanbul ile Ankara arasında ulaşımı sağlayan D-100, TEM Otoyolu, KMO gibi yolların kar nedeniyle kapandığına şahit olduk. Sanki geçtiğimiz yıl koronadan yaşadığımız seyahat yasağı varmış gibi İstanbul’a giriş de çıkış da yasak. Şehirlerarası otobüsler yolcularını Gebze’de bırakıyor, Tırlar bekletiliyor. Tüm bunarlın nedeniyse bir doğa olayı olarak lanse ediliyor.
Hayır efendim tüm bunların nedeni Merkezi Hükümet’e bağlı başta Kara Yolları Genel Müdürlüğü ve diğer kuruluşlar olmak üzere CHP yönetimindeki İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasındaki uyumsuzluk, koordinasyonsuzluk, çatışma…İki tarafından da trolleri sosyal medyada birbirine suçluyor. AK Partililere göre Ekrem İmamoğlu ve İBB sınıfta kaldı, CHP ve İmamoğlu taraftarlarına göre ise Merkezi Hükümet suçlu. İki tarafta kusura bakmasın ama, objektif olmak gerekirse bütün kurumlar başarısız oldu. Hem İBB hem de devlet Kurumları arasında ki uyumsuzluk ve kavga vatandaşa çile olarak yansıdı. Hadi diğer yatırım ve çalışmalarda gaye siyasi rant elde etmek, böylesine bir doğa olayında her kurumun birlikte hareket edip, taşın altına elini koyması gerekmez miydi? Bütün kurumlar güçlerini ve imkanlarını ortak bir şekilde seferber etmesi gerekirdi değil mi? Ama İstanbul’da hizmet yarışı yerine biz siyasi bir rant kavgası görüyoruz. Bu kavga iki tarafta çok şey kaybettirecek.
28 Şubat döneminde merhum Demirel devlette yaşana sıkıntıyı, “Devletin kurumları birbiriyle çekişme içerisinde. Millet bugün ne olacak, yarın ne olacak diye merak ediyor?” şeklinde bir beyanatı vardı. Bugün de tam olarak bu durumdayız ve bu sefer yaşananların hiçbir mantıklı açıklaması yok. Ne yazık ki sel oluyor çaresiz kalıyoruz, yangın oluyor çaresiz kalıyoruz, kar yağıyor yine çaresiz kalıyoruz. Üstelik bütün bu olaylarda bizler birlik içinde olmak yerine kamplaşıyoruz ve her taraf birbirini suçluyor. Gerçekten bu kavga artık yeter. Lütfen Kocaeli’de verilen kar mücadelesini örnek akın.