Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu ve deprem kuşlağı üzerinde yer aldığı bilinen bir gerçek. Biz unutsakta, hazırlıklı olmasak da, aklımızdan çıkarsak da, hafızlarımızda acılı izleri olsa da, deprem kendisini unutturmuyor. Kimi zaman hemen yanı başımızda, kimi zaman ülkemizin bir başka coğrafyasında çeşitli defalarca deprem gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Dün gece sabaha karşı 04.08’de meydana gelen deprem, beni bundan 13 yıl öncesine götürdü. 17 Ağustos 1999’da yine bir gece yarısı korkuyla uyanıp, 7.4 şiddetindeki sarsıntıda ilk kez deprem gerçeğiyle yüzleşmiştim. Ve o yüzleşmenin acısı çok ağır olmuştu. 20 bin insanı kaybedip, binlercesinin de sakat kalmasına tanıklık etmiştik.
İşte dün gece sabaha karşı yaşananlarda da akılarla o günleri getirdi. Bir sarsıntıyla irkildim, kendime gelip bunun deprem olduğu gerçeğini kavramam 5-10 saniye sürdü. Sonra etrafımda sarsıntı oluşan eşyaların sesleri. Geçer diye beklemek, her geçen saniyede 17 Ağustos gecesine geri dönmek…
Depremin her anı bu kentte yaşayan herkese eminim 17 Ağustos gecesini hatırlamıştı. Ne kadar bilinçli olursak olalım o an bildiklerinizi unutuyorsunuz. Ne çöküp kapanmak akla geliyor, ne da başka bir önlem. Bir çok insan canını kurtarmak için kaçarken ben ise bekleyip geçmesini bekleyenlerden oldum. Doğru değildi ancak elimden de birşey gelmedi. Deprem anından en az 5-6 şiddetinde bir sarsıntı olduğunu düşünmüştüm. Deprem bitince hemen sosyal medyadan haberlere baktım ve Düzce ile karşılaştım. Hani 12 Kasım 1999’da 7.2 depremiyle sarsılan Düzce ile…
Geçmiş olsun Düzce, geçmiş olsun Türkiyem, geçmiş olsun depremi yaşayan okuyucularım. Allah beterinden korusun diye dua ederken, deprem yönetmeliğinin, imar uygulamalarının da ne kadar doğru olduğunu da bir kez akıllarımıza getirmeyi temenni ediyorum..Biz unutsakta deprem kendini unutturmuyor bunu unutmayalım…