60 Yıla merdiven dayayan ömrümde istiklal marşından sonra öğrendiğim ve ezberlediğim ilk şiir Orhan Şaik GÖKYAY’ın “ BU VATAN KİMİN “ şiiridir. Sene 1974 ilkokul dördüncü sınıf bitiyor ve sene sonu müsamere ( tiyatro-piyes )’si yapılacak. Allah sağlıklı uzun ömür versin ilkokul öğretmenimiz Celal PEK bu piyeste baş rolü bana verdi. Sanırım bunda sınıfın başkanı ve en çalışkan öğrencisi olmamın etkisi oldu. Birisi rahmetli oldu iki kız arkadaşımla aramda hep bir yarış vardı. En yüksek not kimin olacak, öğretmenden aferimi kim alacak, sınıf başkanı kim olacak, sorulan soruyu ilk kim yapacak, tahtaya ilk kim kalkacak, ev ödevini kim daha iyi yapacak. Anlıyacağınız şimdilerde çok da önemsenmeyen liyakat, başarı ve çalışkanlık konusu o zamanlar çok değer verilen bir konuydu. Çalma, çırpma, emeksiz yeme, kısa yoldan köşeyi dönme, hampacılık, hak yemek, harama el uzatmak hele hele devletin malını kırmak dökmek, çar çur etmek ayıptı, günahtı. Babalarımız, analarımız, öğretmenlerimiz bize hep bunları tembihler ve öğütlerdi. Düşünün piyesde ki roller bile liyakat usulüne göre veriliyordu. Piyes Kurtuluş Savaşı’nı konu alan ve benim de Efe rolü aldığım bir oyundu. Piyesi okulun bahçesine yanyana çekilen iki traktör römorku sahne yapılarak oynadık ve epeyde alkış aldık. Oyunun sonunda ben bu şiiri ezbere okudum ve patlayan bir silah sesiyle vurularak düştüm. Daha sonra üstüme şanlı al Bayrağımız diğer oyuncu arkadaşlar ( bunların ikisi rakiplerimdi ) tarafından örtüldü ve oyun bitti.
Aradan yıllar geçti ve bu şiirde soyut olarak sözcüklerle, duygularla anlatılan vatanı, hudutları, vatan-bayrak-ulus adına canını ve kanını gözünü kırpmadan feda eden şehitlerimizi ve gazilerimizi seçtiğim askerlik mesleği gereği görmek, şahit olmak ve bazılarıyla tanışmak nasip oldu. Ege denizinde suyun içindeki son taşın üzerine çıkıp yanı başımızda ki Midilli Adasını izlemekde, Posof’da , Hanak’da 2 metre karın yağdığı kış gününde sınırda görev yapmakda nasip oldu. Askerlik mesleğinden sonra da halen sürdürdüğüm akademik hayat başladı. Bu mesleğinde ayrı bir güzelliği ve kendine özgü özelliği var. Yurdun dört bir yanından gelmiş bu ulusun gençlerine bir şeyler anlatabilmek, öğretebilmek, yol gösterebilmek ve gelecek yaşamlarında kendilerine yardımcı olabilecek bilgi ve deneyimleri aktarabilmek güzel bir duygu.
Şimdi başlıktaki soruya gelelim.
Bu vatan tosuncukların, coincilerin mi?
Bu vatan hırsızların, dolandırıcıların mı?
Bu vatan rüzgar ne yöne eserse o yöne eğilenlerin mi?
Bu vatan yaşadığı toprakların kıymetini bilemeyenlerin mi?
Bu vatan kısa yoldan köşe dönücülerin mi?
Bu vatan yetim hakkı yiyicilerin mi?
Bu vatan askerine, polisine kurşun atanların mı?
Bu vatan tacizci, tecavüzcü sapıkların mı?
Bu vatan ülkesini soyup soğana çevirenlerin mi?
Bu vatan yalancı, düzenbaz, hilekar, sahtekarların mı?
Bu vatan küçüğünü sevmeyen, büyüğünü saymayanların mı?
Bu vatan tarihini inkar eden, kurtarıcısı ve kurucusunu yok sayanların mı?
Bu soruların cevabını büyük şair, öğretmen Orhan Şaik Gökyay Bu vatan Kimin şiirinde çok net vermiş. İşte bu vatan kimin!!
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 101 yıl önce bu gün açıldı ve Anadolu topyekün yediden yetmişe kadın çocuk demeden hep birlikte emperyalizme, zulüme, esarete, itilip kakılmaya, hor görülmeye, aşağılanmaya isyan etti ve baş kaldırdı. Mustafa Kemal ve arkadaşları çağdaş, uygar bir ülkenin ilk adımlarını 101 yıl önce attı. Temeller öyle sağlam atıldı ki değil 101 yıl 1001 yıl geçse de Türkiye Cumhuriyeti yaşayacak ve bu topraklar çocuklarımıza, torunlarımıza vatan olmayı, yurt olmayı sürdürecek.
Değerli hocam eline diline yüreğine sağlık gerçekten arşivlerde saklanması gereken kütüphanelerde bulunması gereken bir yazı olmuş dileğimiz kitaplaştırılip daha geniş kitlelerin okumasını sağlamak dileği ile saygive sevgiler
Nefis, anı, tarih ve ders niteliğinde, arşivde bulunması gereken bir yazı. ????????????????
Teşekkürler hocam çok güzel yorumlamışsiniz. Elimizdeki değerlerimizin kıymetini bilmeliyiz. Kalemine yüreğine sağlık.
Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.
Mükemmel bir tespit. Kalemine yüreğine sağlık.
Hocam; Milliyetçilik ayaklar altına alındığından bu yana vatan vurguncu tosuncukların oldu. Eskidendi vatan millet Sakarya...
Harikasın hocam sizler gibi vatansever değerler oldukça bu vatan ilelebet payidar kalacaktır saygılarımı sunuyorum.