30 bin can, enkaz altında hayata gözlerini yumdu. Dile kolay demek istemiyorum, çünkü söylemesi de, yazması da düşünmesi de kolay değil..Kimisi uykusunda yakalandı, kimisi canını kurtarmak isterken kaçarken yakalandı, kimisi gün ağarınca evden ihtiyacını almak isterken ikinci depreme yakalandı. Vefat sayısı arttıkça içimizde acı her geçen gün daha da artıyor. Kaybedilen insan sayısı 30 bin değil 1 kişi bile olsa insanın yüreği yanar kavrulur.
Tarihin bu en büyük felaketinde Türkiye’nin yüreği de enkaz altında kaldı. Bu acı sadece Türkiye’yi değil, dünyayı da derinden etkiledi. Bölgedeki gelişmeleri medyadan takip ediyoruz, bölgeye giden dostlarımızdan, tanıdıklarımızdan da yaşadıkları manzarayı dinliyoruz. İhmal de var, kusur da var, acı da var, göz yaşı da var, enkazdan sağ kurtulanları gördükçe yaşadığımız mutluluk da var. Bütün duygularımız birbirine girmiş durumda.
Bir yandan gündelik hayatımızı sürdürüp, işimizi yapmaya çalışıyoruz ama bir yandan aklımız hep deprem bölgesinde. Ülkesine ve milletine karşı sorumlu bir gazeteci olarak ilk günden beri yaşanan felaketi satırlarımıza taşımak da boynumuzun borcu. Böyle bir süreçte insanın başka bir konuya değinmesi mümkün değil.
Son günlerde kaçmaya çalışan müteahhitlerin yakalanma haberlerine şahitlik ediyoruz. Binlerce insana yaşadıkları evleri mezar yapan, cennetten bir köşe adı altında beş para etmez evlerini insanlara mezar olarak satan müteahhitlerin en ağır şekilde ceza almalarını temenni ediyorum. Ne hikmetse hepsinin deprem sonrasına yurt dışı uçak bileti varmış, ne hikmetse hepsi milyonlarca lirayla kaçmaya çalışıyorlar. Hesap vermeden nereye gideceğinizi sanıyordunuz. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlettir ve muz cumhuriyeti değildir.
Bu müteahhitlik, emlakçılık, gayrimenkul danışmanlığı gibi işler artık bu ülkede sınırlı hale gelmelidir. Mesela başta Gebze olmak üzere bu ülkede eklini sallasan herkesin bu işi yaptığına şahitlik ediyoruz. İşini namuslu, şerefli bir şekilde yapanları bir kenara ayırıyorum, sözüm onlara değil. Ancak ucuz reklamlar yaparak, daha çok para kazanmak uğruna bu işi yapanlara artık dur denilmeli.
Bu ülkede paran varsa hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yapabileceğin en kolay işlerin başında gelir bu üç meslek gurubu. Avrupa’nın en yüksek müteahhide sahip ülkesinden 10 katı fazlası var bizim ülkemizde. Böyle bir saçmalık olur mu? Bu işin hiç mi denetimi yok? Ondan sonra bu ucuz maliyetle yapılan baraka diyeceğim evler, insanlara ne yazık ki mezar oluyor. Şahıs bir emlakçının yanında çalışıyor, işin pazarlamasını öğrenince hemen kendi ofisini kurup başımıza emlakçı oluyor, 3-5 tane ezberlediği mesleki kelimelerle GYD oluyor başımıza. Bu saçmalığa artık devlet son vermeli.
Parası var, 3’e mal ettiği evi, kriz var diyerek, altın yükseldi diyerek, döviz yükseldi diyerek 30’a satıyor. Ama sattığı o ev deprem riskleri alınmamış bir yapı. Daire sattıkça daha çok yapıyor, daha çok satıyor. O parasına para kattıkça bir gün deprem kendini hatırlatıyor ve ömrünü vererek aldığı dairesi başına yıkılıyor. İnsanın yüreği acıyor. Bu işi namuslu, dürüst şekilde yapanları bir kenara arıyorum, ama ucuz reklamlarla milletin alın terine, canına göz koyanların Allah binbir belasını versin…